BOZUCU ALAN VE BARSAK İLİŞKİSİ / ELLAFARMA.COM

Bozucu alan veya odakların Nöralterapi de önemli bir yeri vardır. Bozucu alan olarak sözü edilen durum aslında, vücudun geçirmiş olduğu herhangi bir rahatsızlık veya cerrahi girişimden sonra, biyolojik iyileşmenin tam olarak gerçekleşmemesi sonucunda, bunların vücutta oluşturduğu tepkimelerdir.

Bunlar başlangıçta vücudun regülasyonunda bir disfonksiyon yaratırken, uyarıların artması veya ek bir uyarının oluşması durumunda hastalık tablosunu oluştururlar. Tedavide başarılı olabilmek için, söz konusu dengesizliği meydana getiren bozucu alan veya odağın ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Aşırı uyarılardan sonra (cerrahi yaralar, ağır kazalara bağlı yaralanmalar, iltihabi reaksiyonlar, kimyasal, hormonal, fiziksel, travmatik, elektromanyetik vb irritasyonlar) hücre metabolizması kendi başına, bu yeniden yüklenmeyi tam anlamıyla başaramayıp, tekrar repolarize olamayabilir.

İrritasyonun yani kronik uyarı devam etmesi nedeniyle, hastalanmış olan bu hücredeki membran potansiyeli, sürekli olarak normalden daha düşük seviyelerde yani depolarize olmuş bir şekilde kalır ve hücre bunu kendi imkanlarıyla tekrar normal sınırlara getiremez. Buna bağlı olarak fonksiyonlarını da tam olarak devam ettiremez. Bu hücre artık frajildir ve dengesi bozulmuştur, diğer bir deyimle hastadır.

Bu şekilde doğal dengesi bozulmuş olan sorunlu bölgeler, örneğin iyileşmiş fakat hala bazı irrite edici özellikleri olan yara izleri, genel bilgi akışına katılamaz ve fonksiyonlarını yerine getiremezler. Bununla birlikte düzensiz ve sürekli olarak ritmik bir şekilde deşarj oldukları için, bozucu impulslar veya frekanslar göndererek, diğer hücrelerin uyarı karşılayıcı ve emici sistemlerini bunaltırlar.

Böylece normal uyarıları karıştıran ve bozan bir radyo istasyonu gibi davranarak bozucu alan yaratırlar. Konjenital olarak zayıf olan veya daha önce geçirilen hastalık ve/veya hastalıklar nedeniyle zayışamış olan organlar, birkaç radyo istasyonunu aynı anda yakalar ve hassaslık özelliklerini kaybederler.

Böylece doğru ve sağlıklı sinyallerle birlikte, bozucu alanlardan gelen uygunsuz ve saçma ileti ve bilgileri de algılayıp, hepsini beraber işleme koyarlar ve bu düzensizlikleri uyumlandırıcılara iletirler.

Bozucu alanlar her çeşit kronik düzensizliği tetikleyebilir. Çünkü bunlar vücutta sürekli bir irritasyon merkezi konumundadırlar. Bu irritasyon merkezleri vücudumuzun regülasyonu üzerinde bir sıkıntı meydana getirirler.  Bu duruma herhangi bir ek uyarı veya rahatsız edici bir olay eklenmediği zaman, regülasyonda sadece bir labilite oluştururlar. Ancak ek bir uyarı veya rahatsızlık meydana gelirse, organizmanın kendini regüle etme kabiliyeti ortadan kalkar ve hastalıklar kaçınılmaz hale gelir. Bu nedenle bozucu alanların meydana getirdiği irritasyonu ortadan kaldırmak oldukça anlamlı ve önemlidir.

Her bireyde kalıtımsal olarak var olan veya sonradan kazanılmış zayıf noktalar vardır. Dolayısıyla vücutta bir bozucu alan oluştuğunda, öncelikle bu zayıf noktalar stres altında kalırlar. Bu da bize bazı bozucu alanların, örneğin kronik iltihaplı bağdemciklerin, neden farklı kişilerde farklı düzensizlikler meydana getirdiğini açıklar.

Örneğin kronik tonsilliti olan bazı kişilerde eklem romatizması gibi sorunlar oluşurken, bazılarında glokom, disk kayması veya astım sorunları gelişebilir.

Diğer taraftan bazı kişilerde klinik tablo olarak, hormonal değişiklikler, kızgınlık, ajitasyon ve panik atak gibi, hastaların kendilerine özgü sorunlar ortaya çıkabilir. Bazı kişilerde ise gastrik ülser ve eklem sorunları gibi çeşitli hastalık ve metabolizma düzensizlikleri şeklinde klinik bulgular görülebilir.

Nöralterapi uygulayıcısının bozucu alanlara enjekte ettiği LA solüsyonu, dışarıdaki enerjinin, voltaj değeri azalmış olan dokularda toplanarak, bu hücrelerdeki voltajın tekrar normal seviyelere ulaşmasını ve hücrelerin enerjiyle yüklenmesini sağlar; böylece bu yapıları, yeniden oluşabilecek voltaj kayıplarına karşı korumuş olur.

Günümüz insanının reaksiyon ve regülasyon kapasitesi stres, elektrosmog, bozulmuş bağırsak şorası, dengesiz beslenme ve bedensel aktivite eksikliği gibi nedenlerle devamlı olarak değişmektedir.

Çevre ve yaşam kalitesini bozan etkenler ve jeo-patojen bozukluklar, bozucu odak veya bozucu alanların oluşmasını kolaylaştıran faktörlerdir. Bozucu alan veya odakların ortaya çıkmasında, bireylerin immun sistemleri önemli bir rol oynar. Bozulmuş regülasyon kibernetiği, tedaviye karşı bir direncin başlamasına neden olur.

Günümüzde teşhis edilen tüm rahatsızlıkların en az %30’unun, oluşan bu bozucu odak veya alanlar tarafından meydana getirildiği tespit edilmiştir.

Bozucu alan olabilen başlıca durumlar: dişler, tonsillektomi skarı ve kronik tonsillit, kronik sinüzit, diş dolguları, ağır metaller, geçirilmiş olan operasyonlar, yara ve yanık izleri, ekzojen elektromanyetik yüklenme, stres ve psikolojik yüklenmeler, ilaç tüketime bağlı oluşan bağırsak disfonksiyonu, apendektomi skarı ve kronik apendiks enfeksiyonudur.

Bozucu odaktan çıkan (bedeni zorlayan) uyarıların artması ve bedenin o uyarı karşısında kendini toparlayamaması durumunda hastalıklar ortaya çıkar.

Bedenin bütünü bir fıçıya benzetilebilir. Gelen uyaranlar yıllar içerisinde fıçının yani bir anlamda matriksin, toksik maddelerle dolmasına ve böylelikle vücudun kendini regüle etme yeteneğinin bozulmasına sebep olurlar.

Bedendeki tüm skatrisler aksi ispat edilmedikçe birer bozucu alan olabilecekleri gibi; karaciğer, beyin, akciğerler, safra kesesi, mide, bağırsaklar ve özellikle bağırsak florası, kalp, uterus ve sezaryen skarı ve prostat gibi bütün organlar da bozucu alan olabilirler.

Bunların arasında kalın bağırsak ve bağırsak florasının, bozucu alan olma potansiyeli bakımından ayrı bir önemi vardır.

Bağırsaklar yaklaşık olarak 400 m² büyüklüğünde bir yüzeye sahiptirler. Kronik rahatsızlıklarda kolon hidroterapi ile kalın bağırsakların temizlenmesi ve floranın düzenlenmesi tedavi için son derece önemlidir. Doğru bir flora için gaita analizi, proquant, vegatest veya kineziyolojiden faydalanılabilinir.

Herhangi bir odağın veya bozucu alanın varlığı aynı zamanda objektif olarak kan kimyasında değişikliğe, termoregülasyonda sıkıntıya, oksijen konsantrasyonunda dengesizliğe ve derideki biyo – elektrik potansiyelinde farklılaşmalara yol açar. Bütün bu denge bozuklukları nöralterapi uygulamalarıyla normale dönüştürülebilir.

Kişide birden fazla bozucu alan bulunabilir ve bu bozucu alanlar da sürekli aktif olmak zorunda değildir. Ancak herhangi bir nedenle tetiklendiklerinde aktif hale dönüşebilirler.

Eğer rahatsızlığın nedeni bozucu alandan kaynaklanıyor ise, buraya yapılan Nöralterapi sonrasında yakınmalar ortadan kalkar.

Prof. Dr. Peter Dosch’a göre hastalıkların en az % 30’u bozucu alan kaynaklıdır. Bir diğer deyişle dirençli hastaların çoğunda VSS ve Temel maddede bir disfonksiyon mevcuttur!

Çözümü bulunamayan veya modern tıpta adı konulamayan hastalıkların veya şikayetlerin bozucu alan kaynaklı olabileceği unutulmamalıdır. Bozucu alanların ortadan kaldırılması nöralterapi uygulanmadan ortadan kaldırmak mümkün değildir. Mekanik bir engelin bile temelinde perfüzyon bozukluğu olduğu unutulmamalıdır. Mekanik bir blokaj çözülürken aynı segment ve üst etki gösteren oluşumlar tedavi protokollüne muhakkak dahil edilmelidir.

Bozucu Alanın Başarılı Tedavisi

Bozucu alanın aranması bile tedavinin başlangıcı olarak kabul edilebilir.  LA ile bozucu alanın tedavisi, semptomlar yok olana kadar tekrar edilmelidir. Bozucu alan aynı zamanda spesifik bir şikayeti belirlediğinden, bu bozucu alandan tetiklenen hastalık sadece sorumlu bozucu alanın infiltrasyonu ile iyileştirilebilir. Tek başına uygulanan segmental tedavi başarı sız kalır!

Prokain ile doldurularak yapılan başarılı bir bozucu alan tedavisini, tekrar edilebilen, hastada bozulmuş sempatik afferentlerin kesintiye uğraması ile başlangıçta en az 20 saat (diş bozucu alanlarında 8 saat) süren şikayetsiz süre izler. fiikayetsiz dönemler, bozucu alanın yenilenen her infiltrasyonundan sonra belirli koşullarda tam iyilik hali oluşana kadar uzar. Temel regülasyon sisteminin eş zamanlı yürüyen “normalleşmesi” bir taraftan prokainin membran stabilize edici etkisinden kaynaklanırken, diğer taraftan efferent bacağın sempatikolitik etkisi ve bununla bağlantılı perfüzyon artışı ile ilişkilidir.

Sıklıkla ilk olarak bozucu alan tedavisi, iyileşmenin temelini oluşturur. Bu anlamda bozucu alanın bilinmesi ve tedavisi başarılı nöralterapinin kardinal yoludur.

YAZININ TAM METNİ İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN

http://ellafarma.com/index.php/portfolio-view/bozucu-alan-ve-barsak-iliskisi/